Sezaryen ameliyatının geçmişi incelendiğinde antik çağlara kadar dayandığı görülmektedir.

Ancak o dönemlerde yapılan sezaryenin; bir ameliyattan çok, bebeği kurtarmak için anneye uygulanan bir kesi olduğu düşünülmektedir.

O çağlarda henüz anestezi tekniklerinin geliştirilmemiş olduğu ve enfeksiyonlara karşı önlem alınamadığı ve aşırı kanama olabileceği varsayılarak, annelerin sezaryen sonrası ölümlerinin kaçınılmaz olduğu düşünülmektedir.

Sezaryenin kelime anlamı araştırıldığında ise, Roma İmparatoru Sezar’dan geldiği yönünde iddialar bulunmaktadır. Ancak Sezar’ın annesinin doğumdan sonra uzun yıllar yaşadığı düşünüldüğünde ise bu iddianın gerçekçi olmadığı düşünülmektedir.

Bir diğer varsayım da, sezaryen sözcüğünün Latince’de kesmek (caedare) olarak bilinen sözcükten geldiği yönündedir.

Sezaryen üzerinde yapılan araştırmalardan bazıları;

  • Annenin ölmediği ilk sezaryene 1500′ lü yıllarda rastlanmıştır. Ancak 1800′ lü yıllarda dahi, anne ölüm oranları % 85 civarındadır.
  • Amerika’da ilk başarılı sezaryen, 1794 yılında Dr. Jesse Bennett’nin eşi Elizabeth’e uyguladığı sezaryendir. (West Virginia’da)
  • İngiltere’de ilk başarılı sezaryen, 1815-1821 yılları arasında, James Miranda Stuart Barr tarafından uygulanmıştır.
  • Sezaryenda anne ölümleri genelde enfeksiyon veya aşırı kanama sebebiyle olmaktadır. Bu soruna karşı 1876 yılında İtalyan Prof. Eduardo Porro, sezaryen sırasında rahimin de alınmasını öne sürmüş ve uygulamıştır.
  • Anne ölümlerindeki enfeksiyon sebebi, genelde dikiş kaynaklı olmaktaydı. O zaman için dikiş metaryeli karın içinde kaybolmadığı için enfeksiyona sebep olabilmekteydi. Ancak  Alexander Fleming’in 1928 yılında bulduğu Penisilin’in 1940 yılında kullanılmaya başlanması ile anne ölümleri büyük ölçüde engellenmiştir.
  • Prof. John Martin Munro Kerr tarafından, 1900′ lü yılların başında, sezaryen sırasında rahmin alt kısmından enine kesi oluşturulması sayesinde, sezaryenin getirdiği riskler büyük ölçüde azaltılmıştır.

Aşağıdaki yazılarımızdan daha fazla bilgi edinebilirsiniz;